Confluence

Işık, ses ve hareketin iç içe geçtiği bir akışın ortasında durduğunuzu hayal edin. Mekânın sınırları bulanıklaşırken, zamanın sesi ve verinin şiiri birbirine karışıyor. Görsel-işitsel yerleştirmelerden jeneratif performanslara, sürükleyici dijital evrenlerden kozmik ses manzaralarına uzanan medya sanatı seçkisi CONFLUENCE, izleyiciyi algıyı dönüştüren bu deneyim alanına davet ediyor. Yeni medya sanatına odaklanan küratör Olga Vad’ın kurguladığı sergi; teknolojinin duyusal ve bedensel deneyimdeki rolünü araştıran bir seçki sunuyor. Her eser, izleyiciyi verinin, zamanın ve enerjinin görünmez katmanlarına doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

The Cube’daki açılış sergisi, teknolojinin yalnızca yaşadığımız mekânları değil, aynı zamanda gerçeklik algımızı da nasıl dönüştürdüğünü sorguluyor. Dijital olanla doğal olan arasındaki gerilim yerini bir dengeye bırakıyor; iki alan, sürekli etkileşim hâlinde akıyor. Uluslararası sanatçıların sürükleyici görsel-işitsel yerleştirmeleri, izleyiciyi mekânsal illüzyonların, algoritmik biçimlerin ve kaosla düzen arasındaki titreşimlerin içine çekiyor.

Maotik ve Playmodes’un çalışmaları, heykelsi ışık yapılarıyla etkileşimli ses manzaralarını bir araya getirerek mimariyle ve izleyiciyle diyaloğa giriyor; böylece çevredeki mekânın algısını dönüştürüyor. Maotik’in The Cube için özel olarak geliştirdiği “In This World” isimli yeni yerleştirmesi, çizgiler ve kübik geometriler aracılığıyla mekânı akışkan, evrilen bir yapıya dönüştürüyor; bireysel kontrolün ötesinde işleyen teknolojik sistemler ve yapay zekâ modellerinin geleceğimizi şekillendirip şekillendirmediğini sorguluyor. Playmodes’un “Espectres” adlı eserinin merkezinde ise dikey ve yatay düzlemlerin etkileşimi yer alıyor; yerçekiminin görsel algısını sorgulayan bu çalışma, pikselleri ses üretiminin kaynağı olarak kullanarak görselleri duymanızı ve sesleri görmenizi sağlayan kesintisiz bir akış yaratıyor.

Amiangelika & 1100 ve Shihua Ma’nın sürükleyici yerleştirmeleri, izleyiciyi kendi iç dünyalarına doğru bir yolculuğa davet ediyor. Amiangelika & 1100 ikilisinin “BLCK SUN” performansı, kaos ve dinginliğin, karanlık ve ışığın buluştuğu zihinsel bir yolculuk sunuyor. Güneş imgelerinden ilham alan sesler ve görseller aracılığıyla, izleyiciyi içsel karmaşa içinde dengeyi bulma deneyimine daldırıyor. Shihua Ma’nın “Mandala”sı, geleneksel Budist resim biçiminden esinlenerek galaksiler ve dalgalar gibi desenlerde akan kozmik enerjiyi görünür kılıyor; evrenin öğeleri arasındaki dengeyi ve izleyicinin zihniyle kurduğu senkronu yansıtıyor.

Tatsuru Arai’nin “Face of Universe” isimli çalışması, yapay zekâ tarafından üretilen çiçekleri, evrenin kendi kendini düzenleyen enerjisinin metaforu olarak kullanarak, dünyanın öyküsünü bitkilerin ve insan uygarlığının doğuşuna kadar izliyor. Aynı zamanda modern teknolojinin enerji gereksinimlerine de dikkat çekiyor. Kentsel çiçekler geçmiş dönemlerin farklı resim üsluplarına dönüştürülüyor; çiçeklerden dökülen parçacıklar zemine karışarak doğa, teknoloji ve kozmik güçler arasındaki bağlantıya dair sürükleyici bir yansıma yaratıyor.

Dış mekânda yer alan büyük ölçekli video çalışması, The Cube’un minimal ve teknoloji odaklı mimarisini doğal çevreyle bütünleştiriyor. Universal Everything’in “Migrations” adlı hipnotik videosunda yer alan büyüleyici, gerçeküstü varlıklar gerçek hayvanların hareketlerini andırıyor olabilir, ancak belki de hayvan evriminin bir sonraki aşamasını temsil ediyorlar. Bu çalışma, teknolojinin çoktan insanlık için yeni bir “doğa” haline geldiği fikrini araştırmaya ve doğal ile dijital habitatlar arasındaki sınırların nasıl giderek bulanıklaştığını keşfetmeye davet ediyor.

Sergi Metni: Olga Vad

DİKKAT!

Işığa Duyarlılık Uyarısı

Bu sergi alanında yanıp sönen ışık efektleri ve patlayan sesler bulunmaktadır. Foto-sensitif epilepsi rahatsızlığı olan ziyaretçilerde nöbetleri tetikleyebilir. Epilepsi hastalarının ve ışığa duyarlı bireylerin dikkatli olmaları önemle tavsiye edilir.